Son günlerde seyircisi ile buluşmuş bir oyundan sahne ve rol
çıkarılması gündeme geldi. Oyunun o âna
kadar kaç kez oynanmış olması üzerinde durmuyorum. Bunun biri de otuzu da aynı bana göre. Sebebi üzerinde de durmuyorum.
Benim bu yazıyı yazmamın sebebi seyircisi ile buluşmuş bir oyundan sahne ve rol
çıkarılması normal midir sorusuna cevap aramak.
Konu edilen olay normal bir şeymiş gibi anlatıldı. Bize
anlatıldığına göre oyunların bir ‘oturma süresi’ vardır bu süre sonunda yâni
oyun ‘oturunca’ duruma bakılır ve oyuna müdahale edilebilir, oyundan sahne ve
rol çıkarılabilir.
Oyuncular ne kadar tecrübeli olurlarsa olsunlar yeni oyun ve
rol heyecanı ile hata yapabilir.
Prömiyerden oyunun ‘oturması’ sürecine kadar oyuncular heyecanlarını kontrol etmeye başlar, yeni rolleri ile seyirci
karşısında olmaya alışırlar; ekip arkadaşlarının
seyirci karşısında ne(ler) yapabileceğini anlarlar, teknik ekip ile sahne arasındaki
uyum tamamlanır yâni ışık, ses, efekt zamanında gelir. (Aslına bakarsanız oyun 'oturtma' süreci ilk provadan itibaren başlar.) Oyunun
‘oturması’ her şeyin planlandığı gibi gitmesidir. Buna oyunun süresi de
dahildir. Dekor değişim süreleri, sahne trafiğinin oyun süresine tesirleri
incelenir, ayarlanır. Yönetmen hangi
sahnenin ve oyunun ne kadar süreceğini
en ince ayrıntısına göre hesaplar. Provalarda oyunun süresi tespit edilir. Muhtemel
etkilerin(tulûat, ara alkış gibi ) oyun
süresine tesiri önceden saptanır. Her
şey önceden bellidir. Provalar sahnede bir düzenin sağlanması için yapılır. Seyirci
ile buluşmuş oyunda saat tutulur ve oyunun hızlı mı yavaş mı oynandığı takip edilir. Oyuncuların
ve tekniğin temposu izlenir, oyuncular ve
görevliler uyarılır. Tiyatro matematik değildir ama tiyatronun da
bir matematiği vardır. Taşlar yerine oturunca oyun ‘oturdu’ denir. Artık bundan
sonra oyun belli aralarla izlenir. Planlamadan kayma var mı yok mu saptanır ve düzeltilir.
Bir oyunun ‘oturması’
zaten amaçlanan bir şey olduğu için artık o aşamadan sonra oyuna müdahale etmek
düşünülmez. Oyunun hazırlanması sırasında yâni provalarda tüm çalışmalar oyun
içindeki tüm ögelerin yönetmenin yorumuna bağlı olarak birbirine bağlanması ve
bütünsel olarak bir yapının ortaya çıkarılması, benzetmek gerekirse bir
yapının projesine göre inşa edilmesidir. Nasıl ki bitmiş bir yapıdan fazla diye
bir kolon atılmazsa oturmuş oyundan da sahne ve/ya rol çıkarılamaz. O zaman yapının yâni oyunun
dengesi bozulur. Sonradan yapılan dokunuşlara ‘toz alma’ denir ki bu ana
yapıyı yeniden inşa etmek yâni sahne ve
rol sayısını değiştirme anlamına gelmez. Tiyatro CİDDİ bir iştir.
Seyircinin teveccühünü kazanmış bazı oyunlar zaman içinde şu
veya bu şekilde çizgisinden çıkabilir. O zaman yeniden prova yapılır ve oyun
eski çizgisine konulur. Oyun kadrosunda olabilecek değişiklikler(ayrılan bir
oyuncunun yerine yeni bir oyuncunun oyuna katılması gibi) oyunun yeniden elden
geçirilmesini zorunlu kılar. Duyduğum
kadarıyla ülkemizde yıllar süren bazı oyunlarda yönetmenler 'Artık iş benden çıktı' diyerek prova yapmazmış. Bu, ülkemizdeki
tiyatro disiplini ile ilgili bir olaydır. Normal değildir.
Tiyatroyu ciddiye alan ülkelerde provalarda süresi tayin edilmiş bir
oyunu kısaltmak için sonradan sahne ve rol çıkarılmaz. Buna önce eleştirmenler itiraz ederler. Zira bu
keyfi davranışlar eleştirmenlik kurumunu da zedeler. Seyirci oyunda yapılan
değişiklikler nedeniyle kendine saygı gösterilmediğini anlar. Ben en çok aylarca rolüne çalışmış ama rolü ve sahnesi oyundan çıkarılmış oyuncu için üzülürüm. BENİM vicdanım sızlar.
Tiyatroyu ciddiye alan ülkelerde ülkelerde seyirciler, eleştirmenler, tiyatro camiasını oluşturan tüm kesimler provaların ne için yapıldığını bilir ve kendilerine anlatılan hikâyelere inanmaz, o hikâyeleri anlatanların kendileri ile dalga geçtiğini düşünürler.
Tiyatroyu ciddiye alan ülkelerde ülkelerde seyirciler, eleştirmenler, tiyatro camiasını oluşturan tüm kesimler provaların ne için yapıldığını bilir ve kendilerine anlatılan hikâyelere inanmaz, o hikâyeleri anlatanların kendileri ile dalga geçtiğini düşünürler.
Tiyatroda ‘oturmuş’ bir oyundan sahne ve rol çıkarılmasını
normal bir olay gibi göstermeye çalışmak tiyatroya yapılacak en büyük darbedir.
Bunun yaşandığı ve normal karşılandığı bir ülkede tiyatro sahipsiz demektir, başına her
şey gelir. Tiyatronun saygınlığını korumayan tiyatrocuların başkalarının saldırılarından
yakınmaya hakları yoktur. Yakınırlarsa onlara ‘Hadi canım sen de’ denilir. Onlara saygı gösterilmez. Ama bu gelişmiş ülkelerde olur.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder