28 Aralık 2014 Pazar

Tiyatroda Oyundan Sahne ve Rol Çıkarmak

Son günlerde seyircisi ile buluşmuş bir oyundan sahne ve rol çıkarılması  gündeme geldi. Oyunun o âna kadar kaç kez oynanmış olması üzerinde durmuyorum. Bunun biri de otuzu da aynı  bana göre. Sebebi üzerinde de durmuyorum. Benim bu yazıyı yazmamın sebebi seyircisi ile buluşmuş bir oyundan sahne ve rol çıkarılması normal midir sorusuna cevap aramak.

Konu edilen olay normal bir şeymiş gibi anlatıldı. Bize anlatıldığına göre oyunların bir ‘oturma süresi’ vardır bu süre sonunda yâni oyun ‘oturunca’ duruma bakılır ve oyuna müdahale edilebilir, oyundan sahne ve rol çıkarılabilir.

Oyuncular ne kadar tecrübeli olurlarsa olsunlar yeni oyun ve rol heyecanı ile hata yapabilir.  Prömiyerden oyunun ‘oturması’ sürecine kadar oyuncular heyecanlarını  kontrol etmeye başlar, yeni rolleri ile seyirci karşısında olmaya alışırlar;  ekip arkadaşlarının seyirci karşısında ne(ler) yapabileceğini  anlarlar, teknik ekip ile sahne arasındaki uyum tamamlanır yâni ışık, ses, efekt zamanında gelir. (Aslına bakarsanız oyun 'oturtma' süreci ilk provadan itibaren başlar.) Oyunun ‘oturması’ her şeyin planlandığı gibi gitmesidir. Buna oyunun süresi de dahildir. Dekor değişim süreleri, sahne trafiğinin oyun süresine tesirleri incelenir, ayarlanır.  Yönetmen hangi sahnenin ve oyunun  ne kadar süreceğini en ince ayrıntısına göre hesaplar. Provalarda oyunun süresi tespit edilir. Muhtemel etkilerin(tulûat, ara alkış  gibi ) oyun süresine tesiri önceden saptanır.  Her şey önceden bellidir. Provalar sahnede bir düzenin sağlanması için yapılır. Seyirci ile buluşmuş oyunda saat tutulur ve oyunun hızlı  mı yavaş mı oynandığı takip edilir. Oyuncuların ve tekniğin  temposu izlenir, oyuncular ve görevliler uyarılır. Tiyatro matematik değildir ama tiyatronun da bir matematiği vardır. Taşlar yerine oturunca oyun ‘oturdu’ denir. Artık bundan sonra oyun belli aralarla izlenir. Planlamadan kayma  var mı yok mu saptanır ve düzeltilir.

Bir oyunun  ‘oturması’ zaten amaçlanan bir şey olduğu için artık o aşamadan sonra oyuna müdahale etmek düşünülmez. Oyunun hazırlanması sırasında yâni provalarda tüm çalışmalar oyun içindeki tüm ögelerin yönetmenin yorumuna bağlı olarak birbirine bağlanması ve bütünsel olarak bir yapının ortaya çıkarılması, benzetmek gerekirse bir yapının projesine göre inşa edilmesidir. Nasıl ki bitmiş bir yapıdan fazla diye bir kolon atılmazsa oturmuş oyundan da sahne ve/ya  rol çıkarılamaz. O zaman yapının yâni oyunun dengesi bozulur. Sonradan yapılan dokunuşlara ‘toz alma’ denir ki bu ana yapıyı  yeniden inşa etmek yâni sahne ve rol sayısını değiştirme anlamına gelmez. Tiyatro CİDDİ bir iştir.

Seyircinin teveccühünü kazanmış bazı oyunlar zaman içinde şu veya bu şekilde çizgisinden çıkabilir. O zaman yeniden prova yapılır ve oyun eski çizgisine konulur. Oyun kadrosunda olabilecek değişiklikler(ayrılan bir oyuncunun yerine yeni bir oyuncunun oyuna katılması gibi) oyunun yeniden elden geçirilmesini zorunlu kılar.  Duyduğum kadarıyla ülkemizde yıllar süren bazı oyunlarda yönetmenler 'Artık iş  benden çıktı' diyerek prova yapmazmış. Bu, ülkemizdeki tiyatro disiplini ile ilgili bir olaydır. Normal değildir.

Tiyatroyu ciddiye alan  ülkelerde provalarda süresi tayin edilmiş bir oyunu kısaltmak için sonradan sahne ve rol çıkarılmaz.  Buna önce eleştirmenler itiraz ederler. Zira bu keyfi davranışlar eleştirmenlik kurumunu da zedeler. Seyirci oyunda yapılan değişiklikler nedeniyle kendine saygı gösterilmediğini anlar. Ben en çok aylarca rolüne çalışmış ama rolü ve sahnesi oyundan çıkarılmış oyuncu için üzülürüm. BENİM vicdanım sızlar.

 Tiyatroyu ciddiye alan ülkelerde ülkelerde seyirciler, eleştirmenler, tiyatro camiasını oluşturan tüm kesimler provaların ne için yapıldığını bilir ve kendilerine anlatılan hikâyelere inanmaz, o hikâyeleri anlatanların kendileri ile dalga geçtiğini  düşünürler.  

Tiyatroda ‘oturmuş’ bir oyundan sahne ve rol çıkarılmasını normal bir olay gibi göstermeye çalışmak tiyatroya yapılacak en büyük darbedir.  Bunun yaşandığı  ve normal karşılandığı  bir  ülkede tiyatro sahipsiz demektir, başına her şey gelir. Tiyatronun saygınlığını korumayan tiyatrocuların başkalarının saldırılarından yakınmaya hakları yoktur. Yakınırlarsa onlara ‘Hadi canım sen de’ denilir. Onlara saygı gösterilmez. Ama bu gelişmiş ülkelerde olur.  

Melih Anık  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder