http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=2524
adresinde Seray Şahinler Demir’in İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY ile yaptığı çok da başarılı bulduğum bir röportajı
yayımlandı. Seray Şahinler Demir'in yeni röportajlarını merakla bekliyorum.
İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY’nin o röportajda ağzından çıkan sözler üzerine ilk okuduğum andan itibaren düşünüyorum. Kendimi tutamadım birkaç twit yazdım. Şimdi de bu yazıyı yazıyorum. İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY bakın ne demiş:
“Asla. Ben kendime
ihanet eder miyim? Tükürdüğümü yalar mıyım? Hiç bir menfaatim yok ki. Muhsin
Ertuğrul’un koltuğunda oluşum, Gencay Gürün’ün döneminden sonra burada oluşum. Ki
ben bütün tecrübemi o dönem yaşadım ve uzun süre onun yardımcılığını yaptım.
Değişmedim, her yerde aynı Erhan’ım. Hiçbir şey beni değiştirmedi. Ne para ne
şöhret ne bu koltuk. Ben hala herkesle şakalaşabilen biriyim. Tatlı sert
üslupla çok iyi anlaştığım bir ekibim var. Her işi çözüyorlar. Bana da bir
orkestrayı yönetmek düşüyor. Orkestranın elemanları kendi sazlarına çok hakim.
Beyni tiyatro için çalışan, yürekleri tiyatro için atan ve sadece tiyatroyu
düşünen bir ekip. Dışarıdan gelen işleri reddeden bir ekip. Bu cesaret isteyen
bir iş. Sadece küçücük bir devlet maaşıyla yaşamak yürek ister. Bu yüreği
taşıyan arkadaşlarımız var. İnsanlar zaman içinde daha çok güvenecekler. Daha
az kazan kaynayacak. Kazanın kaynamasına engel olamayız çünkü yapıları, beyinleri
değiştiremeyiz. Biz yaptıklarımızla o beyinlerin doğru çalışmasını
sağlayacağız.”
Paragrafın tümünü verdim zira beni rahatsız eden ifadenin
bütün içindeki yeri daha iyi anlaşılsın istedim. ‘Biz yaptıklarımızla o beyinlerin doğru çalışmasını sağlayacağız.’ Bu
ifadeyi kendinden önceki ile okumak gerekiyor. ‘Kazanın kaynamasına engel olamayız çünkü yapıları, beyinleri
değiştiremeyiz.’
‘Yapı’dan kastedilen ne?
Eğer ‘yapı’ ile kurum kastediliyorsa o zaman ‘beyin’ o kurumun içindeki ‘etkili
kişiler’ diye anlaşılır. “Kazan kaynatmayı
kurumda olağan işlerden sayıyoruz, etkili yerlerdeki kişilere dokunamıyoruz,
biz yaptıklarımızla o kişileri de doğru yola sokacağız.” denmek istenmiştir.
Eğer ‘yapı’ ile kastedilen,
kişilikten gelen bir özellik ise ‘beyin’ o kişinin düşünmesini sağlayan organ
diye anlaşılır. “‘Kazan kaynatma’ bu
kişilerin yaradılışlarından gelen bir özellik, onların kazan kaynatmasına engel
olamayız ama yaptıklarımızla o beyinlerin
doğru çalışmasını sağlayacağız.” denmek
istenmiştir.
Demek istenen ne olursa olsun ifadeden kurum içinde ‘kazanın kaynadığı’ kesin olarak ortaya
çıkmaktadır. ‘Kazan’ dendi mi(hele ki bu
kullanılış şekliyle) ilk akla gelen ‘hocanın kazanı’ndan daha çok ‘yeniçerilerin
kazanı’dır. İBBŞT’nın ‘adını anmak
istemediğim’ GSY, kurumunu yeniçeri
kışlasına benzetmektedir. Bu durumda İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY
kendi misyonunu da ortaya koymaktadır. Zaten ifadesinden de bu misyonun ne
olduğu açıktır: ’o beyinlerin doğru
çalışmasını sağlamak’. Yâni ifadeden
çıkan şudur: “Kurumda ‘yanlış çalışan beyinler’
var biz de öyle şeyler yapacağız ki o beyinler doğru çalışacak.” Ben bu 'beyin çalıştırma' iddiasının nasıl bir kendine güvenden, hırstan kaynaklandığı üzerinde durmayacağım. ’Beyinlerin yanlış/ doğru çalışması’ iddiası, geçici olarak bir görev sorumluluğu
kendisine verilen kişilerin başkaları
üzerinde tahakküm etme hakkını kendilerinde görmesi durumuna doğru giden bir
yoldur. Tarihte bunun çok örneği vardır. Bu otoriter kafa yapısı insanlığın
bölünmesine, savaşlara neden olmuştur.
Tehlikelidir. İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY’nin, göreve atanır
atanmaz ‘Biz otokontrolümüzü kaybettik. Sivri çocuklarımla da konuşacağım,
biraz uçlarını törpüleyeceğim, otokontrolü öğreteceğim.’ şeklindeki beyanı ile ‘o beyinlerin doğru çalışmasını sağlayacağız’
ifadesi birbirini tamamlayan ifadelerdir
ve 100 yıllık bir kurumun tarihinde vahim
bir dönüm noktasıdır. Görünen o ki kurum içinde 'törpülenecek sivri çocukluğu' kimse üstüne alınmamıştır; tiyatronun 'sivri çocuk' olması gerektiğini düşünen ve 'adını anmak istemediğim' GSY'ne itiraz eden de olmamıştır; susarak, 'otokontrolü' 'kuzu kuzu' kabul etmişlerdir. Benim açımdan üzüntü ve utanç verici olan da tiyatronun sokulmak istendiği bu yeni yoldur.
İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY’nin bir de şu
ifadesi var: ‘Muhsin Ertuğrul’un koltuğunda oluşum, Gencay Gürün’ün döneminden sonra
burada oluşum.’ İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY’nin ifadesinden
sanki Gencay Gürün gitmiş o gelmiş gibi bir ifade çıkıyor. Muhsin Ertuğrul ve
Gencay Gürün’ün isimlerini anıp kurumda görev yapmış diğer Genel Sanat Yönetmenleri'ni
‘es geçmek’ kurumun 100 yılına gelmesinde katkıları olanları silip geçmek
anlamına geliyor. İşin tuhafı onlardan bazıları da şu anda kurumun içinde ’otokontrol öğretilecek, törpülenecek sivri
çocuklar’ arasında. 100 yıl ile övünen birinden o kurumun 100 yılı içindeki HERKESİ 'sevgi
yumağı’nın içine alması beklenir.
Kendi hayatıma bakıyorum. Çalıştığım kurumlardan her an
gitmeye hazırdım. Benim için önemli olan, içime sinen, kişiliğime saygımı
kaybettirmeyecek işler yapmaktı. Kişiliğimi paradan önde tuttum. Çünkü biliyordum
ki kişiliğini kaybetmek iş kaybetmeye benzemez. Ben nasıl olsa bir yerde
mutlaka değerimin karşılığını bulurdum. Öyle de oldu.
İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY’nin ağzından çıkan paragrafı
okuduğumda aklımdan bunlar geçti. İyi ki dedim İBBŞT’da çalışmıyorum. Ama biliyordum
ki bu zamana kadar kalmazdı, ‘törpüleme,
otokontrol,’ lafları çıktığında ben ORADA olmazdım zaten.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder