17 Ocak 2015 Cumartesi

İBBŞT GSY ve 'Beyinlerin Çalışmasını Sağlamak'

http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=2524 adresinde   Seray Şahinler Demir’in İBBŞT’nın  ‘adını anmak istemediğim’ GSY  ile yaptığı çok da başarılı bulduğum bir röportajı yayımlandı. Seray Şahinler Demir'in yeni röportajlarını merakla bekliyorum. 

İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY’nin  o röportajda  ağzından çıkan sözler üzerine ilk okuduğum andan itibaren düşünüyorum. Kendimi tutamadım birkaç twit yazdım. Şimdi de bu yazıyı yazıyorum. İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’  GSY bakın ne demiş:

Asla. Ben kendime ihanet eder miyim? Tükürdüğümü yalar mıyım? Hiç bir menfaatim yok ki. Muhsin Ertuğrul’un koltuğunda oluşum, Gencay Gürün’ün döneminden sonra burada oluşum. Ki ben bütün tecrübemi o dönem yaşadım ve uzun süre onun yardımcılığını yaptım. Değişmedim, her yerde aynı Erhan’ım. Hiçbir şey beni değiştirmedi. Ne para ne şöhret ne bu koltuk. Ben hala herkesle şakalaşabilen biriyim. Tatlı sert üslupla çok iyi anlaştığım bir ekibim var. Her işi çözüyorlar. Bana da bir orkestrayı yönetmek düşüyor. Orkestranın elemanları kendi sazlarına çok hakim. Beyni tiyatro için çalışan, yürekleri tiyatro için atan ve sadece tiyatroyu düşünen bir ekip. Dışarıdan gelen işleri reddeden bir ekip. Bu cesaret isteyen bir iş. Sadece küçücük bir devlet maaşıyla yaşamak yürek ister. Bu yüreği taşıyan arkadaşlarımız var. İnsanlar zaman içinde daha çok güvenecekler. Daha az kazan kaynayacak. Kazanın kaynamasına engel olamayız çünkü yapıları, beyinleri değiştiremeyiz. Biz yaptıklarımızla o beyinlerin doğru çalışmasını sağlayacağız.

Paragrafın tümünü verdim zira beni rahatsız eden ifadenin bütün içindeki yeri daha iyi anlaşılsın istedim. ‘Biz yaptıklarımızla o beyinlerin doğru çalışmasını sağlayacağız.’ Bu ifadeyi kendinden önceki ile okumak gerekiyor. ‘Kazanın kaynamasına engel olamayız çünkü yapıları, beyinleri değiştiremeyiz.’

 ‘Yapı’dan kastedilen ne?

Eğer ‘yapı’ ile  kurum kastediliyorsa  o zaman ‘beyin’ o kurumun içindeki ‘etkili kişiler’ diye anlaşılır.Kazan kaynatmayı kurumda olağan işlerden sayıyoruz, etkili yerlerdeki kişilere dokunamıyoruz, biz yaptıklarımızla o kişileri de doğru yola sokacağız.” denmek istenmiştir.

Eğer ‘yapı’ ile kastedilen, kişilikten gelen bir özellik ise ‘beyin’ o kişinin düşünmesini sağlayan organ diye anlaşılır. “‘Kazan kaynatma’ bu kişilerin yaradılışlarından gelen bir özellik, onların kazan kaynatmasına engel olamayız  ama yaptıklarımızla o beyinlerin  doğru çalışmasını sağlayacağız.” denmek istenmiştir.

Demek istenen ne olursa olsun ifadeden kurum içinde ‘kazanın  kaynadığı’ kesin olarak ortaya çıkmaktadır.  ‘Kazan’ dendi mi(hele ki bu kullanılış şekliyle) ilk akla gelen  ‘hocanın kazanı’ndan daha çok ‘yeniçerilerin kazanı’dır. İBBŞT’nın  ‘adını anmak istemediğim’  GSY, kurumunu yeniçeri kışlasına benzetmektedir. Bu durumda İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY kendi misyonunu da ortaya koymaktadır. Zaten ifadesinden de bu misyonun ne olduğu açıktır: ’o beyinlerin doğru çalışmasını sağlamak’.  Yâni ifadeden çıkan şudur:  “Kurumda  ‘yanlış çalışan beyinler’ var biz de öyle şeyler yapacağız ki o beyinler doğru çalışacak.” Ben bu 'beyin çalıştırma' iddiasının nasıl bir kendine güvenden, hırstan kaynaklandığı  üzerinde durmayacağım.  Beyinlerin yanlış/ doğru çalışması’  iddiası, geçici olarak bir görev sorumluluğu kendisine verilen kişilerin  başkaları üzerinde tahakküm etme hakkını kendilerinde görmesi durumuna doğru giden bir yoldur. Tarihte bunun çok örneği vardır. Bu otoriter kafa yapısı insanlığın bölünmesine, savaşlara  neden olmuştur. Tehlikelidir. İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY’nin, göreve atanır atanmaz  ‘Biz otokontrolümüzü kaybettik. Sivri çocuklarımla da konuşacağım, biraz uçlarını törpüleyeceğim, otokontrolü öğreteceğim.’ şeklindeki beyanı  ile  ‘o beyinlerin doğru çalışmasını sağlayacağız’ ifadesi birbirini tamamlayan  ifadelerdir ve 100 yıllık  bir kurumun tarihinde vahim bir dönüm noktasıdır. Görünen o ki kurum içinde  'törpülenecek sivri çocukluğu' kimse üstüne alınmamıştır; tiyatronun 'sivri çocuk' olması gerektiğini düşünen ve 'adını anmak istemediğim' GSY'ne  itiraz eden de olmamıştır; susarak,  'otokontrolü' 'kuzu kuzu' kabul etmişlerdir. Benim açımdan üzüntü ve utanç verici olan da tiyatronun sokulmak istendiği bu yeni yoldur.   

İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY’nin bir de şu ifadesi var:Muhsin Ertuğrul’un koltuğunda oluşum, Gencay Gürün’ün döneminden sonra burada oluşum.’ İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY’nin ifadesinden sanki Gencay Gürün gitmiş o gelmiş gibi bir ifade çıkıyor. Muhsin Ertuğrul ve Gencay Gürün’ün isimlerini anıp kurumda görev yapmış diğer Genel Sanat Yönetmenleri'ni ‘es geçmek’ kurumun 100 yılına gelmesinde katkıları olanları silip geçmek anlamına geliyor. İşin tuhafı onlardan bazıları da şu anda kurumun içinde ’otokontrol öğretilecek, törpülenecek sivri çocuklar’ arasında. 100 yıl ile övünen birinden  o kurumun 100 yılı içindeki HERKESİ 'sevgi yumağı’nın içine alması beklenir.

Kendi hayatıma bakıyorum. Çalıştığım kurumlardan her an gitmeye hazırdım. Benim için önemli olan, içime sinen, kişiliğime saygımı kaybettirmeyecek işler yapmaktı. Kişiliğimi paradan önde tuttum. Çünkü biliyordum ki kişiliğini kaybetmek iş kaybetmeye benzemez. Ben nasıl olsa bir yerde mutlaka değerimin karşılığını bulurdum. Öyle de oldu.

İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY’nin ağzından çıkan paragrafı okuduğumda aklımdan bunlar geçti. İyi ki dedim İBBŞT’da çalışmıyorum. Ama biliyordum ki bu zamana kadar kalmazdı,  ‘törpüleme, otokontrol,’ lafları çıktığında ben ORADA olmazdım zaten.

Melih Anık

     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder