Sanki herkes ‘nesnel ve yapıcı’ eleştiri yapıyormuş gibi bir
başkasını böyle uyarır( suçlar): ‘Konuyu
kişiselleştirme. Yapacaksan yapıcı eleştiri yap’. Ben azıcık eleştiri ile
ilgilendiğimden bu iki husus hakkında çok düşünürüm, ne demek istiyor bu
insanlar diye. ‘Talkın ve salkım’ meselesine hiç girmeden aklımdan geçenleri
paylaşmak istedim.
‘Yapıcı eleştiri’ye
gelince. ‘Eleştirdiğin kişi ya da kurumun yanlışlarını göster ama onların
moralini bozma, kişiliği hakkında konuşma. Doğru yolu anlat.’ Öyleyse bu şekilde ‘yapıcı’ olursanız insanların sizi dinleyeceğine ve kendilerini
düzelteceğine inanıyorsunuz demektir. Mevlâna’nın bir sözü var: ‘Ne
kadar bilirsen bil anlatabildiklerin karşısındakinin anlayabildiği kadardır’
Yâni ‘anlatma’ meselesi tek taraflı bir şey değil. Karşındakinin de anlayacak
kapasitede olması gerekir. Diyelim eleştiren, eleştirdiğinden daha bilgili, o takdirde eleştiren, eleştirdiğinin
düzeyine inmeye mecbur kalır. Kısaca onun anladığı dilden konuşmak zorundadır. Eleştiren,
eleştirdiğinin gerisinde ise zaten ondan ‘yapıcı’
eleştiri beklenmez. Demek ki ‘yapıcı
eleştiri yap’ diye uyarılan eleştirmenin, eleştirdiğinin üstünde olduğu
zımmen kabul görmüştür. Eleştiren, eleştiri düzeyini nasıl tespit edecektir? O zaman yukarıdaki
imam cemaat örneğini yeniden okumanızı rica ederim.
Şunu da hatırlatmak isterim. Herkesin sustuğu zamanda bir
kişi konuşuyorsa o kişi göze batar. O kişinin kişisel olarak belirginleşmemesinin koşulu, meselenin ilgili olduğu
alandaki diğer kişilerin görüşlerini bildirmesidir. Bu durumda taraflardan
birine ‘yanlış yapıyorsun’ demek yeterlidir.
Maalesef bazı toplumlarda kişiler bunu becerememektedir yâni bireyler ‘kişileşememektedir’. Görmezden gelme, denge çabaları , günü geçirme
taktikleri, her tarafa çekilebilecek lâf etmeler ‘karakter erozyonunun’ çok olduğu ülkelerde görülür. O zaman hesapların kişiselleştirilmesi ortaya
çıkar.
Bilmem anlatabildim mi?
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder